28 Ocak 2015 Çarşamba

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini Tek Çatı Altında Toplamak




Eğitim sistemindeki göreceli hareketlerin olumsuz evresini artık bir kenara bırakmak ve verimliliği arttırmak için düşündüğümüz bu proje kapsamında; çeşitli faaliyetlere yönelmek, yöneltmek, geçici projeler yerine tam anlamıyla ülke ekonomisine ve refahına olumlu katkı yapabilecek yeni kavramsal nitelikleri gün yüzüne çıkarmak vb. olguları hayata geçirmek için çeşitli adımlar atmayı düşündük.

Böyle yenilikçi oluşumlarla hem ülke yararına hem de geleceğe yönelik sürekli artış eğilimi gösterecek ve katma değer oluşturabilecek projeler üretmek için öncelikle uygulanabilirliği devamlı olabilecek fikirler ortaya çıkmalıdır. Bu fikirler hayatımızın her evresinde bizim karşımıza çıkabilir. “ Ben bunu düşünmüştüm ama...” demek yerine “ ben bu fikri hayata geçirmek için çabalayacağım.” cümlesini yeğlemeliyiz hedeflerimize. Ulaşılabilecek reel hedefler olduğu sürece asla vazgeçmeyin. Başarısız dahi olsanız bunu sadece kendinize tecrübe edinin ve yolunuza kaldığınız yerden devam edin.

2 kişi olarak düşündüğümüz ve fikir alışverişinde bulunduğumuz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini hukuk fakültesindeki modele benzer bir yapıya çevirmeyi istiyor ve yetkililere sunmayı düşünüyoruz. Tek çatıdan kastımız; Üniversiteye giriş sınavına giren bir öğrenci sadece İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini tercih edecektir. Öğrenci üniversitede ilk yıl tüm bölümlerin ortak derslerini alacak daha sonra hangi alanlarda kendini geliştirmek istiyorsa o bölümlerin dersleri ile yoluna devam edecek. Her yıl bu şekilde ilerleyecek olan öğrenci üniversite bittiğinde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi adı altında mezun olacaktır ve her sektörde çalışma fırsatı elde edecektir. Bu düşünce ile amacımız; İktisadi ve İdari Bilimler 

Fakültesinin kalitesini arttırmak, öğrencilerin araştırma ve proje üretme yeteneğini geliştirmek, öğrencinin verimliliğini arttırmak, öğrencinin sadece tek alanda değil en fazla 3 alandan ders alarak kendini daha fazla geliştirmesini sağlamak, yenilikçi projelerin artmasını hedeflemek, gelişmekte olan Türkiye ekonomisine daha fazla katkı sunmak vb. unsurları hayata geçirmektir.

Ülkemizde eğitim sisteminin geldiği seviye yenilikçi olsa da verimlilik açısından oldukça düşük ilerlemektedir. 4 yıl önce İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesindeki herhangi bir bölüme 300 puan ile girilirken şuan barajı geçen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine giriyor. Bu şekilde verimliliği arttırmak, kaliteyi yükseltmek sizinde öngöreceğiniz gibi imkânsızdır. 
Ayrıca her İİBF öğrencisinin üniversite bitene kadar verimsiz dersler alması, daha çok ezbere ve teoriye dayanan bir yapının olması bu öğrencilerin reel hayatta başarıya ulaşmasını güçleştiriyor. Bizim amacımız bu proje kapsamında öğrencilere sadece her yıl zorunlu olabilecek bir ve ya iki ders verilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu dersler; Proje Yazma ve Girişimcilik eğitimleri adı altında verilmesini düşündük. Bu şekilde yenilikçi projelerin artması, ülke refahına katkıda bulunabilecek sosyal projelerin ortaya çıkması, ayrıca yeni iş fikirler ve modellerin hayata geçirilmesi ve verimin maksimum düzeye çıkarılması amaçlanmaktadır.

Sınav sistemi olarak ödev teslim diye tabir ettiğimiz hocaların herhangi bir konu hakkında öğrencilere araştırma konuları vermesi ve öğrencilerin bu araştırma konularını bir dosya haline getirip hocaya kısaca sunması vize niteliğinde olmasını düşündük. Bu şekilde öğrencilerin araştırma kalitesini arttırmak, kendi alanında başarıya ulaşabilmesi için çeşitli bilgileri nerelerden sağlaması gerektiği bilincini öğrenciye endekslemek amacımızdır. Ayrıca final olarak hocanın kendi inisiyatifine bağlı bir sistem olabileceğini düşündük. Hoca sınav ve ya ödev teslimi isteyerek öğrencinin final notunu bu şekilde değerlendirebilir.

Sonuç olarak; hedeflerimiz doğrultusunda öncelikle İ.İ.B.F den başlamak daha sonra diğer tüm fakültelere yayılmak. Görüldüğü üzere üniversitelerin verimliliği oldukça düşük. Çeşitli illerin köy ve kasabalarında üniversitelerin üretmesi gereken yenilikçi projeleri köylümüz temelimiz olan insanlar üretiyor. Tabi ki böyle projelerin ortaya çıkması mutlu edici bir şey. Yalnız bu projelerin üniversitelerde de ortaya çıkarılması ve sürekliliğin sağlanması gerekirken maalesef üniversiteler hala pasif kalmakta. Özellikle öğretim üyelerine oldukça fazla iş düşüyor. Umarım gelecek dönemlerde üniversitelerin verimliliğini, eğitim kalitesini ve oluşum amacına yönelik kaliteli ve çeşitli fikirler ortaya çıkararak hem gelişme hem de kalkınma yolunda istikrarı sağlayabiliriz.

Bu düşüncemize lütfen çekimser kalmayın görüşlerinizi, düşüncelerinizi ve fikirlerinizi yazarsanız bizi çok mutlu edersiniz ayrıca;
https://twitter.com/GkhnAktoprak  adreslerinden bize ulaşabilirsiniz.
Umarım hayata geçebilecek bir proje olur ve sürekliliği sağlayabiliriz.

Teşekkür ederiz.

22 Ocak 2015 Perşembe

Eğitim ve Kalkınma



Ülkelerin siyasal, sosyal ekonomik ve mali gelişmişlik düzeylerini ölçen en önemli faktör eğitimdir. Eğitim bireylere sağlanan sosyal yararlar yanında, toplumsal açıdan bakıldığında da ekonomik kalkınma açısından önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim düzeyi özellikle Türkiye açısından da değerlendirileceği üzere, gelişmekte olan ülkelerde toplumsal refaha yetecek düzeye ulaşmamıştır. 
Ayrıca eğitim düzeyi artan toplumlarda yönetimin daha demokratik olduğu, siyasal ve ekonomik istikrarın sağlandığı, iş gücü verimliliğinin artış eğiliminde olduğu, suç oranlarında bir azalışın görüldüğü, gelir adaletinin istenilen düzeye ulaştığı görülmektedir. Bu unsurlardan da anlaşıldığı gibi eğitime yapılan yatırımlar uzun vadede artan getiri sağladığı ve kalkınmayı ileri boyutlara ulaştırdığı görülmektedir.

Eğitim iktisadi olarak; bireye bilgi, beceri kazandırma, bireyin topluma uyumunu sağlama sürecidir. İnsanların bilgilerini, davranışlarını, bedeni, ahlaki, fikri yeteneklerini, düşünme, yaratma, problem çözme, karar verme ve uygulama güçlerini oluşturmak ve geliştirmek için yapılan çalışmaların tümüdür.

Eğitim önemli fonksiyonları yerine getirmektedir. İlk olarak, eğitim bilimsel ve teknolojik yeniliklerin geliştirilmesi suretiyle emeğin verimliliğin artmasında önemli rol oynamaktadır. Emek verimliliği, teknolojik gelişme, sosyal yenilikler açısından eğitim çok önemli bir yerdedir. Kalkınma politikasını sağlam temellere dayandıran ülkelerde eğitime çok önem verilmektedir. Özellikle Güney Kore, Amerika gibi şuan teknoloji ve yenilik konusunda hız kazanmış, önümüzdeki yılların dahi kalkınma stratejisini oluşturmuş ülkeler günümüzde katma değeri yüksek ürünler üreterek dünya piyasasında önemli bir yer edinmişlerdir. İkinci olarak, potansiyel yeteneklerin keşfedilmesi ve geliştirilmesini sağlamaktadır. Üçüncü olarak, eğitim, iktisadi büyüme ile yakından ilişkili olan iş fırsatlarındaki değişmelere uyum sağlama yeteneklerini artırmaktadır. Son olarak eğitim kurumları, öğrencilerini öğretim elemanı olarak da yetiştirmek suretiyle üretim için gerekli bilgilerin kuşaktan kuşağa aktarılmasında temel ideolojilerden biridir.

Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyini belirlemede kullanılan en önemli ölçütlerden biri, o ülkenin sahip olduğu insan kaynaklarının niteliğidir. Ekonominin ihtiyaç duyduğu işgücünü yeterli sayı ve nitelikte yetiştirmiş olan ülkelerin, gelişmiş ülkeler olduğu görülmektedir. Buna karşılık geri kalmış ülkelerin çoğu, ekonomilerinin ihtiyaç duyduğu işgücünü yetiştirme konusunda ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Türkiye'de eğitim yatırımlarının artmasının gerekliliği, sürekli tartışılan bir konudur. Ancak eğitimde politik ve yasal anlamda gelişme çabaları sürdürülmekte ise de eğitim yatırımları beklenen düzeyde olmamıştır.

AB'ye üye ülkeler, Türkiye'nin üye olma koşullarını yerine getirmesini önemsemektedirler. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişimini sağlamak ve AB kriterlerine uygun duruma gelmesi için çeşitli öneriler sunmaktadırlar. Türkiye'nin bu koşullara uygun hale gelmesinde eğitimin önemi oldukça büyüktür. AB’ye tam üyelik yolunda insan kaynağının eğitimi de önemli bir adım olacaktır.


Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki hayat standardı farklılığı giderek artmaktadır. Dünyanın en zengin ülkesi ile en fakir ülkesi arasındaki ortalama gelir kıyaslandığında; 19. yüzyılda 1/9, 20. yüzyılda ise 1/60 gibi çok farklı bir oran elde edilmiştir. Ülkeler arasındaki bu ekonomik farklılığın en temel nedeni eğitimdir. Küreselleşme ile birlikte, ekonomilerin birbirlerine bağımlı hale gelmesi, rekabetin artışı, bilgi ekonomisi, yabancı sermaye girişlerindeki artışlar, şirket evlilikleri, kaliteye önem verilmesi, çevrenin öneminin fark edilmesi, teknolojideki özellikle bilişim sektöründeki hızlı değişiklikler yoluyla evrensel bir kültür oluşmaya başlamıştır. Eğitim seviyesi yükseldikçe gelecek kuşakların da eğitimi garanti altına alınacak ve gelecekte olumlu bir değişim yaratılacaktır.

Buraya kadar olan açıklamalar daha çok eğitimin ülkeler üzerindeki etkisi ve ne derece önemli olduğuydu. Şimdi eğitimin kalkınma üzerindeki etkilerine değinelim. Öncelikle kalkınmanın tanımını belirtecek olursak kalkınma; bireylerin gelir düzeylerini arttırmak amacıyla siyasal iktidarın belirli bir politika izleyerek toplumun yapısını değiştirme girişimidir. Daha basit anlamıyla kalkınma; ekonomik büyümelerini tamamlamış ülkelerin toplumsal refahını arttırmak üzere uyguladığı girişimlerdir. Bu çerçevede eğitimin önemli rol oynadığını belirtmiştim.

Eğitimin kalkınma üzerindeki etkilerine bakacak olursak, ilk olarak gelir dağılımındaki adaletin oluşması ve gelir düzeyinin artmasına ilişkin bir etki yaratmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde görüldüğü üzere, eğitim seviyesi arttıkça gelirin arttığını, toplumsal refahın sağlandığını ve suç oranlarının minimize edildiğini görmekteyiz. Türkiye açısından değerlendirdiğimizde, eğitim derecesinin artması gelirde bir miktar artışa neden olmaktadır. Ancak eğitim seviyesi yüksek olsa dahi gelirin düşük düzeyde ilerlemesi de aşinadır. Gelir adaletsizliğinin oldukça yüksek olduğu ülkemizde kişi başına düşen milli gelir son 3 4 yıldır orta gelir tuzağına yakalanmış ve ekonomik büyüme olmasına rağmen belli bir yerde kısılıp kalmıştır. Bu durum demokrasinin iyi işlemediği ve siyasal istikrarın tam kapasiteye ulaşmadığını açıklar bize.

İkinci olarak eğitim, emeğin verimliliğini arttırır. Verimlilik artışı ekonominin temel kaynağıdır. Ulusal geliri ve kişisel yaşam kalitesini arttırmada önemli rol oynamaktadır. Ekonomik kalkınmayı yakından etkileyen verimlilik; bir ülkenin gelir dağılımını, ücretler, maliyetler gibi temel değişkenler arasında önemli ve somut ilişkiler kurduğundan ekonomik kalkınma, üretim ve rekabet gücünün arttırılması, istihdam olanaklarının geliştirilmesi ve işsizliğin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca verimlilik artışının düşük olduğu ülkelerde işsizlik ve enflasyonla mücadele etmek oldukça zordur. Türkiye açısından değerlendirildiğinde verimlilik özel sektörlerde düşük düzeylerde artmakla beraber hızla artan nüfus, tarımdan boşalan iş gücünün hizmet ve sanayi sektörüne akın etmesi ile birlikte verimlilik kavramı tam anlamıyla oturmamış eğitim eksikliği yenilikçi ve sürdürülebilir verimliliğin önünü kesmiştir.

Üçüncü olarak eğitim, teknoloji yaratma ve yeniliklere öncülük etmesi açısından kalkınmanın ayrı bir boyutunu oluşturur. Eğitim toplumsal yaşamın her aşamasında önemli ölçüde etkileyen bilim ve teknoloji üretimini sağlayarak ekonomik ve sosyal yapıda önemli değişiklikler yaratmaktadır. Özellikte Doğu Asya ülkeleri eğitime verdikleri önem açısından ilk sıradadırlar. Sadece Tayvan yılda 7 bin öğrenciyi eğitim için yurt dışına göndermektedir. Bu ülkeler eğitime verdikleri öneme bağlı olarak elde ettikleri hızlı teknolojik gelişim sayesinde üretimde verimlilik artışı sağlayarak yüksek ekonomik kalkınma hızına ulaşmışlardır. Türkiye eğitime son yıllarda önem vermekle birlikte teknolojik gelişme ve verimlilik açısından hala alt sıralardadır. Teknoloji olarak daha çok ithal bir politika izleyen Türkiye 2015 yılında AR-GE harcamalarını arttırmaya yönelik bir politika güderek 2023 hedefleri doğrultusunda teknolojiye ve yenilikçi politikalara önem vermeye başlamıştır.

Dördüncü olarak eğitim demokratikleşmeyi de beraberinde getirmektedir. Siyasal istikrar ve dayanışma sağlanmadan bir ülkede istikrarın sağlanması söz konusu olamaz. Eğitim kalkınmanın gerekli kıldığı sosyal ve kültürel ortamın uygun hale gelmesini sağlamakta siyasal ve toplumsal örgütlenmenin etkinliğini arttırmaktadır. Eğitim düzeyi yüksek olan toplumlarda özgürlükler, yasalara ve insanlara saygı ve demokrasi daha iyi gelişir. Güçlü, istikrarlı, özgür ve demokratik bir toplum düzeninin gerçekleştirilmesi ancak, eğitim düzeyi yüksek bireylerle olasıdır. Yani anlaşıldığı üzere eğitim demokrasi ve demokratik kurumlar için gerekli bir yapı taşı olmakla beraber siyasal istikrarında temel zeminini oluşturmaktadır. Türkiye’de demokrasi yolunda önemli adımlar atılsa da eğitim sisteminde var olan sorunlar demokratikleşme yolunda derin izler bırakmaktadır. Özellikle siyasal istikrarın tam anlamıyla yerleşmediği ülkemizde eğitim seviyesinin ne derece önemli olduğunu bu açıklamalarla adından söz ettirilmesi gereken bir olgu olarak ortaya çıkmalıdır.

Ve son olarak günümüzde toplumlar ve kurumlar hızla gelişen ve değişen bir dünyada yer almaktadır. Artık dünya teknolojideki hızlı değişim, küreselleşme ve artan rekabetle karşı karşıyadır. Bu süreçte ülkelerin en fazla önem vermesi gereken alan eğitim olmalıdır. Çünkü söz konusu süreci, oluşturan temel kaynak eğitimdir. Eğitim teknolojiyi, teknoloji rekabeti ve artan bu rekabet de zaman içinde küreselleşmeyi yanında getirmektedir. Günümüz toplumlarının yoğun ve sürekli biçimde yaşadığı hızlı yenilenme süreci, birçok toplumsal kurumun ve ekonomik hayatın basit iyileştirmelerle değil, köklü reformlarla yeniden yapılandırılmasını gerektirmiştir.

Türkiye; ilerlemeyi başarmak ve ekonomik açıdan büyüyüp yüksek kalkınmışlık seviyesini yakalamak için teknoloji konusunda yaşadığı sorunları ivedilikle halletmelidir. Bir ülkenin uluslar arası rekabet gücü, yüksek katma değerli mal ve hizmet üretmesiyle mümkündür. Türkiye’nin AR-GE sektörlerini geliştirememesinin tek nedeni elbette ki bu alanda çalıştırılacak iş gücü eksikliği değildir. Ancak yine de bilgi teknolojilerini destekleyecek alanlarda bir iş gücü açığı olduğu, bunun yanı sıra ihtiyaç duyulmayan alanlarda çok sayıda teknik personel ve mühendis yetiştirildiği görülmektedir. Türkiye’de gelir dağılımının dengesizliği; eğitim düzeyinin artırılması ve yoksulların eğitim fırsatlarından yararlanması açısından bir engel teşkil etmektedir. Eğitim sistemindeki eşitsizlikler, eğitimin gelir dağılımını düzenleyici rolünün hayata geçmesini zorlaştırmakta ve bu durum büyümeye olumsuz olarak yansımaktadır.


@GkhnAktoprak

56 Yaşında Hayat Gözlerini Yuman Milyarder Steve Jobs'un Yazdığı Son Yazı

İş yaşamında büyük başarılara ulaştım. Kimilerinin gözünde yaşamım başarının simgesi, fakat işin dışında çok az neşem oldu benim. İşin sonu...