Bir önceki yazımın devamı niteliğinde olan bu yazımda,
öncelikle daha çok güncel,ekonomik ve kişisel gelişime dayalı konulara
değineceğimi belirtmek isterim.
İnovasyon bir farkındalık projesi gibidir. Günümüzde değişimin,
yaratıcılığın,sürdürülebilir kalkınmanın temel ayağıdır. Bir ekonomi gelişme
aşamasında ise inovasyon fikrini önce eğitim ile aşılamalı; proje eğitimleri,
ileri düzey yabancı dil eğitimi ve bana göre en önemlisi girişimcilik
eğitimlerini ön planda tutmalı. Sürdürülebilir bir istikrar isteniyorsa
projeler desteklenmeli, ARGE harcamaları arttırılmalı ve girişim odakli
faaliyetler kapsamlı işletilmelidir. Kalkınma aşamasında olan ekonomilerde
görüldüğü üzere, sürekli teknolojik ve bilimsel yeniliklerle ülke ve dünya
ekonomisine katkıda bulunan ülkeler, bu başarılarını
disipline,eğitime,tasarrufa ve girişim ruhlu bir yapının var oluşuna borçlular.
Türkiye olarak daha başlangıç aşamasında olduğumuz
bilim,teknoloji ve sanayi alt yapısını oluşturmaya devam ediyoruz. Özellikle
üretilen yerli elektrikli araç ile güzel bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum.
Ülkemizin üstün özellikli şirketlerinin başarısı ve girişim alt yapısına
verdiği destekle sınırlı kalmayıp hükümet olarak ve biz gençler olarak elimizden
geldiği kadar proje bazlı yenilikçi fikirleri her zaman dinlemeli ve hayata
geçirmek için çaba göstermeliyiz. Ülkemizde ARGE harcamaları şuan yetersiz.
Hedefler doğrultusunda GSYİH’in %3’ü aşması beklenen ARGE harcamaları ile başta
hükümet olmak üzere birçok özel sektör kuruluşlarını heyecan sarmış durumda.
Biz gençler olarak yatatıcı fikirlerimizi hayal niteliğinde düşünmeyip
girişimci bir ruhla o projenin üzerine gitmeliyiz. Daha önceki yazımda da
belirttiğim gibi Türkiye Ekonomi Bankası, Borsa İstanbul ve çeşitli şirketler
sizin yenilikçi fikirlerinizi asla geri çevirmez. Maddi anlamda her türlü
desteği sağlayan bu kurumlar ayrıca belirttiğiniz fikirler doğrultusunda
sizleri eğitiyor, gerektiği takdirde silikon vadisine bile sizden hiçbir maddi
karşılık beklemeden götürüyor. Bizler düşünce yapımızdan ve subjektif bakış
açımızdan kurtulmadığımız müddetçe “bu ülke gelişmez” dediğimiz müddetçe
önümüzde birden fazla fırsat olmasına rağmen bilinçsizce konuştuğumuz müddetçe
evet inovasyon ve yenilikçi politika elbette hayalden ibaret.
Belirttiğim üzere inovasyon istikrardan, azimden ve
yenilikçi politika üzerinden geçer. Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında
edindiğim bilgilerden de bahsedip yazımı tamamlamak istiyorum. Öncelikle
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı sayın Mehmet Büyükekşi’nin konuşmasından
birkaç anekdot paylaşmak isterim. Büyükekşi konuşmasında ; Yaratıcı
potansiyelin açığa çıkması için neler yapmamız gerekir? Medeniyete neler kattık
? sorularına büyük önem vermemiz gerektiğini belitmiştir.Ayrıca konuşmasından
edindiğim bilgiler ise ; Türkiye bilişim evi, teknoparklar ve girişim evleri
ile daha fazla değil daha akıllıca üreterek 2023 hedeflerine ulaşacaktır. Bunun
için ARGE, inovasyon, markalaşma ve tasarım alt yapısı ile yüksek katma değer’e
ulaşıp ülke ekonomisini önce gelişmişlik ardından kalkınma seviyesine
getirmemiz gerekir. Bunlar ancak sürdürülebilir yenilikçi politikalarla ve
istikrarla olabilecek şeyler, Hayal değil aksine eğitim eğitim eğitim…
İleri teknoloji üretimi ve ihracat payını arttırmak için;
ARGE ve inovasyona yönelmemiz ve önem vermemiz gerekiyor. 2013 itibari ile
gelinen seviyeyi belirtecek olursak şuan dünyanın her ülkesine ihracat
yapıyoruz. Burdan edindiğimiz birçok tecrübe olsa dahi öncelikle yine
belirtiyorum; yüksek katma değerli ihracat, küresel markalar ve ARGE’ye büyük
çapta önem verilmeli. Bu düşünce uzun vadeli olarak benimsenmelidir. 3 temel
yol inovasyon açığını kapatabilir. Bu unsurlar Sayın Mehmet Büyükekşi’nin de
belirttiği gibi ; Ülkemizin yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarmalıyız, Açık
inovasyon ve kollektif başarı stratejisini benimsemeliyiz ve tüm potansiyelleri
keşfederek uygulamaya koymalıyız.
Sayın Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasından
edindiğim bilgileri aktaracak olursak; İnovasyon düşünce yöntemi ve hayat
tarzıdır. Bu hayat tarzını öyle benimsememiz gerekir ki sadece inovasyon değil
fikir, uygulama, ticarileşme ve rekabet kavramları da literatürümüzde yer
alsın. Öyle ki bu kavramları hakkıyla zihnine yerleştiremeyen inovasyon
alanında başarıya kolay kolay ulaşamaz. Sayın Başbakan’ın kongrede eğitim
konusunda ifade ettiği sözler beni oldukça umutlandırdı. İfadesinde özellikle
matematik, fizik, biyoloji, kimya ve teknoloji alanında çok büyük eksikler
olduğunu ve bunları kapatmak daha kaliteli hizmet sunmak adına çalışmalar
yapıldığını bizzat belirtti. Geç kalınmış evet ama fark edilmesi bile insanı
heyecanlandırıyor. Sayın Davutoğlu ayrıca; yenilikçi düşünce için tasavvurun
şart olduğunu ve bilginin tasavvurla ve tasarımla iyi kurgulanması gerektiğini
belirtmiştir. Çıkarım yapacak olursak; Yenilikçi politika adımlarının hızlı
atıldığı, teknoparklar ve girişim evleri ile sınırlı kalmayıp eğitimde, temel
bilim alanlarında yeni laboratuvarlarla, yeni projelerle geleceğe yönelik yeni
fikirlerin var olması, ülkemizi gelecek yıllarda ekonomik anlamda bir sıçrayışa
yönelttiğini ifade edebiliriz. Burada üniversitelere de oldukça fazla iş
düşmektedir. Üniversiteler ile ticarileşmenin önünün daha kapsamlı açılacağına
inanıyorum Yeter ki ticarileşme kapasitesine sahip olan ürün ve hizmetler proje
bazlı unsurlarla hayata geçirilsin.
Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında genel itibariyle
edindiğim bilgileri belirtmek isterim.
İnovasyon yapılacaksa eğer öncelikle yeni pazarlar, yeni
alanlar da keşfedilmeli. Tüketicinin ne istediği bilinmeli ve ona göre hareket
edilmelidir. İnovatif fikre sahip olan bir insanın en az 4 5 fikir üzerinde
durması gerekir. Sadece tek proje ile yola çıkmak sadece kısa vadeden ibaret
bir proje niteliği taşır. Yani mutlata alternatif fikirlerimizin olması
gerekir. Yenilikçi fikirlerin asıl anlamlılığını belirleyen müşterileridir.
Fikir geliştiren birisi mutlaka müşteri ilişkilerinden anlamalı,problem çözmeye
odaklı ve disiplinli olmalıdır. Bu üç özelliği taşıyan bir inovasyon mucidinin
başarısız olma ihtimali oldukça düşüktür. Bir fikir irdelenmeli, beyin
fırtınası ile çeşitlendirilmeli. Fikirler en az 5 kişi ile ve farklı alanlardan
kişilerle daha verimli ve sağlıklı bir biçimde yürütülebilir. Yani
anlayacağımız temel nokta; ‘Başarılı olmak için istikrar ve sürdürülebilirlik
şarttır.’
Çok kültürlü ortamda yapılan inovasyon oldukça verimli
sonuçlar verir. Günümüzde de görüldüğü gibi birçok inovatif fikirlerle
teknoloji üreten şirketler farklı kültürlerle hep etkileşim içerisindedir. Bu aşamada;
iletişime önem verilmesi ve eleştirilere açık olunması gerekir. Fikirlerimizde
idealist ve ısrarcı olmamız gerekir. Farklı kültürden insanlarla
etkileşimimizin iyi olması ve o kişileri iyi tanımamız gerekir. Çalıştığımız
ortamda bir yönetici isek, bir yönetici gibi değil yönlendirici gibi
davranmamız gerekir. İşte başarıya giden temel vurgular. Bu unsurları öğrenerek
hayatımıza yeniden başlamak, yön vermek,düşüncelerimizi açığa vurmak, farklı
kültür ve ortamlarla kaynaşmak bizi inovasyon düşüncesi içerisine
yerleştirecektir. Temel amacımız her zaman azim ve yüksek irade olmalıdır.
Son olarak İnovasyon bir başarı öyküsünün alt yapısıdır.
Ancak yapılan inovasyon istikrarlı ve sürdürülebilir aşamada ilerlemezse
ileride zorlaşan bir inovasyon, marka endişesi ve mevcud işi bozma eğilimine
girebiliriz. Aksi takdirde yenilik üzerine yenilik katmak ve sürdürülebilirlik
daima önemli bir işleve sahip olmakla birlikte yaratıcı fikirlerin gelişmesine
ve düşünce eğilimimizin istikrarla yükselmesine sebep olacaktır. Asla
fikirlerinizi belirtmekten ve projelendirmekten korkmayın. Her iki yazımda da
belirttiğim gibi birçok kuruluş biz gençleri ve genç girişimcilere her türlü
desteği sunmaktadır.
“Başarıya giden yol daima inovasyondan geçer.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder