1850- 1929 Dönemi Türkiye Ekonomisindeki İstikrarsızlık Sorunu ve Sonuçları
Türkiye, Osmanlı Devletinden aldığı mirası Cumhuriyet’in
kurulması ile ve yapılan reformlar sayesinde ekonomik, sosyal ve kültürel
alanda devam ettirmeye çalışsa da maalesef yine yeterli başarıyı
gösterememiştir. Ekonomik,siyasal ve kültürel alanlarda Osmanlı Devleti, gerileme dönemine girdiğinde Batı Avrupa
ülkeleri Sanayi Devrimini gerçekleştirmeye başlamış. Ekonomik refaha yönelik
çalışmalar boy göstermiş. Serbest ticaret antlaşmaları ile ülkeler ihracat –
ithalat kavramını empoze etmiş ve Batı Avrupa ülkelerinin sanayileşmesi hız
kazanmıştır.
18. ve 19. Yüzyıllarda önce İngiltere daha sonra da diğer
Batı Avrupa ülkeleri yaşanılan sanayi devrimleri sonucunda makineli üretime yönelmiş
, küçük atolyeler büyütülmüş, artan üretimin iç piyasada yeterli alıcısının
olmaması ile dış piyasaya açılmış ve hammadde ihtiyacının artması ile serbest
dış ticaret düşüncesi geliştirilmeye başlanmıştır. O dönemde Osmanlı Devleti
sanayi devrimini kaçırmış , makineli üretime geçememiş, yeni teknolojileri alıp
üretime uygulamakta aynı çabukluğu gösterememiştir. İngiltere 1838 yılında
Osmanlı ile serbest ticaret antlaşması imzalayarak
Osmanlı Devletinin açık
pazar haline dönüştürmüştür. Antlaşmanın detaylarına girmek istemesem de bir
detay aktarmak istiyorum. Dönemin İngiliz Devlet Adamları yapılan bu antlaşmayı
bir şaheser olarak yorumlamışlardır. Osmanlı Devleti her ne kadar bu antlaşma
ile kötü gidişhatın önüne geçmek istese de aksine Batı Avrupa’nın Osmanlı
Devletini ele geçirmesinde bir köprü mahiyeti taşımıştır. İngiliz tüccarlar
Osmanlı topraklarında %5 gümrük ile mal satarken Osmanlı tüccarları %8 ie %12
iç gümrük ödemekteydiler.
Batı Avrupa’da gerçekleştirilen Sanayi Devriminden önce Batı
ne sanayide ne de bilim ve teknikte Osmanlı Devletinden ileri değildi. Osmanlı
Devletinin bir çok alanda daha ileri olduğunu gösteren belgeler vardır. Osmanlı
tüccarlarının Batı Avrupa’ya her tür pamuklu ve ipekli kumaşlar sattığı,
Osmanlı tersanelerinde Venedikliler için gemiler yapıldığı belgelenmiştir. Yani
Osmanlı toprakları üzerinde her türlü teknoloji ve sanayi ürünleri
üretiliyordu. Yalnız bu belgelere rağmen Osmanlı Devleti’nin geleneksel üretim
biçiminin değişmemesi günümüz tabiriyle yeniliklere açılmaması
Osmanlı
Devleti’nin gerilemesini ekonomik anlamda hızlandırmıştır.
Kapitalist Batının rekabeti karşısında açık pazar haline
gelen Osmanlı Devleti yerli üretiminin çöküşünü de hızlandırmıştır. Kendi
ürettiğimiz ürünler ithal edilir olmuş. Ülkenin borçları altın ve gümüş ile
karşılanmaya başlamıştır. 1854’de ilk dış borcun alınması ile başlayan süreçte
devam eden bir dış açık sorunu günümüze kadar ulaşmıştır. Osmanlı Devleti’nin
borçları 1954 yılında bitirilebilmiştir.
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra ekonomide yeni politikalar
benimsenmiştir. Türkiye o dönemde sanayileşme üzerine kurulu bir fikir
mekanizması ile karşı karşıyaydı. Yalnız Türkiye ağır savaşlar neticesinde iş
gücünün azlığı ve Osmanlı Devletinden kalan dış borçlar nedeni ile
sıkıntılıydı. Cumhuriyet Dönemi devlet adamları batılılaşmadan yanaydı ve
batılılaşma için tarımın ne kadar önemli olduğu idrak edilmişti. Çünkü Türkiye
nüfusunun %80’i tarıma dayalı bir ekonomiye dayalıydı. Sanayileşmenin
gerçekleşmesi için gerekli sermaye, döviz ve iş gücünü sağlayacak tek sektör
tarımdı. Tarım teşvik edilirse, geliştirilip işletilirse ancak sanayileşmenin
önü açılabilirdi. Ayrıca ulaşım ve alt yapı yetersizliğinin giderilmesi de
şarttı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisat politikası Türkiye
İktisat Kongresi kararları doğrultusunda oluşturulmak istenmiştir. Devlet ilke
olarak, özel girişim eliyle serbest piyasa şartlarında sanayileşme politikası
ve iktisadi denetimin milli unsurlara geçmesini kolaylaştırıcı, ılımlı bir
korumacılık politikasını benimsemiştir.
Cumhuriyetin kurulduğu yıl Türkiye’de GSMH ( Gayri Safi
Milli Hasıla ) cari faktör fiyatlarıyla birlikte 1078.2 milyon TL idi. 1923 –
29 yılları arasında GSMH oldukça yüksek oranlı ve düzenli gelişmeler
göstermiştir. GSMH yılda ortalama %17 oranında büyümüştür. Aynı dönemde
tarımsal hasılata %126 oranında , sinai hasıla da %66.9 oranında ve diğer
sektörlerin hasılasında %96.1 oranında artışlar olmuştur. 1929 yılında
gelindiğinde Ekonomik Buhran’ın gerçekleşmesi sonucu GSMH 209. 8 seviyelerinden
birden 118’lere kadar gerilemiş, tarımsal hasıla yaklaşık %44 oranında bir
düşüş gerçekleşmiştir.
Anlaşıldığı üzere 1950 – 1929 Türkiye Ekonomisi, alt yapının
yeterli düzeye ulaştırılamaması , ekonomik krizler, serbest ticaret
antlaşmaları vb. birçok nedenden dolayı ilerletilememesi dış ticarette korumacı
politikaların izlenmesi, sanayileşme sürecinin sadece tarım indeksi
ilerletilmesi, sağlam temellerin atılamaması olumsuz bir çok sonuca davetiye
çıkarmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder