Üstün Çabamız : Tasarruf Bilincinin
Yetersizliği
İşleyeceğim konuda öncelikle tasarruf
politikası hakkındaki görüşlerim ve cari açıkların tasarruflarla, inovasyon
dediğimiz yenilikçi ürünlere verilecek teşviklerle azaltabileceğimizi
vurgulayacağım.
Tasarruf deyince halk bunu yastık altı
kavramına binaen parayı saklayıp harcamamak gibi algılıyor. Yıllardır süre
gelen alışkanlıklarımızdan birisi de yastık altı diye tabir edilen bu unsurdur.
Peki neden yastık altı? Türkiye’de yıllardır süren ve günümüzde de
geçerliliğini sürdüren gelir adaletsizliği ;tasarruf yapabilecek kişileri bile
olumsuz yönde etkilemektedir. Bir tarafta para ile duş alan şahıslar varken
diğer tarafta gururu ile para kazanan emeğinin karşılığını dahi zar zor alan
bir iş gücü ve emek faktörü var. Anayasal İktisatta da bildiğiniz üzere 3 unsur
olmazsa olmaz ve bütünleştici yapıya sahiptir. Bunlar hukuk , siyaset ve
ekonomidir. Bu üç unsurun bir tanesini eksik olması dahi tasarrufları,
yatırımları, hane halkının gelirini, halkın refahını olumsuz yönde
etkileyebilmektedir.
Sorunun çözümü aslında kolay olsa da günümüz
açısından baktığımız zaman oldukça zor gözüküyor. Iphone 6 çıktıktan sonra
kapısında oluşan kuyrukları herkes görmüştür. Gösteriş ( zübbe )
mallarının halk tarafından bu kadar çok ilgi çekmesi ve bir aylık gelirinin
ıphone 6 fiyatından daha az olan bir maaşa çalışan gençlerin ve ya orta yaş
gurubunun tasarrufla ilgili ne kadar bilgiye sahip olduğu tartışılabilecek bir
durumdur.
Halbuki tasarrufla ilgili önceki yazılarımda
da belirttiğim gibi ; Tasarruf deyince aklıma Çin geliyor. Çinde 1990 tarihli bir posterde genç ,yakışıklı ve
geleneksel bir kahraman olan Lei Feng gülümseyerek kumbaranın üzerine “tasarruf et”
yazıyor. 1990’larda caddelere büyük kırmızı pankartlar asılıyor ve : “Tasarruf etmek muhteşemdir.” Tasarruf etmeyi herkes için bir yurtseverlik görevi haline getiren bu
kampanyalar, bugünkü Çinde yüksek tasarruf oranlarının zeminini hazırlamış
bulunuyor.
Yatırımlar ile iç tasarruf oranları arasındaki
anlamlı ilişki ekonominin yönünü belirlemektedir. Yani bir ülkede yatırım
yapmanın anahtarı bir nevi iç tasarruf oranlarıyla alakalıdır. Tasarruf
arttıkça teori gereği yatırımlarda artar konjoktürel gereği içine hapsolunan
kapılar açılır ve her koşulda düzlüğe çıkılabilir. Bunu başarabilen ülkeler
şuan Dünya’ya hükmedebilmektedir. Bir örnek vermek gerekirse Dünya’daki 57
İslam ülkesi 1 Almanya etmiyor. Neden diye sorarsanız? Sadece Alman disiplini
demek yeterli olacak diye düşünüyorum.
Tasarruf politikası
oluşturmamız gerekirken hala somut bir veri dahi elimizde bulunmazken bu ülkede
tasarruflar %15’in daha da altına ineceği kanaatindeyim. Hala bir sanayi
politikamız dahi yok. Oysa ithalat rakamlarına baktığımızda %70’e varan cari
açığın nedeni enerji ithalinden kaynaklanmaktadır. Sadece şu rakamlar varken tasarruftan
bahsetmek pek de mümkün değildir. Bir örnek verecek olursak ; İstanbul
Teknik Üniversitesinde sadece 40 TL lik şarj ile 500 km yol kat eden
inovasyon mucidimiz geçen aylarda gösterime sunuldu. Peki şuan adından
bahsediliyor mu ?
Maalesef ülkemizde üretim dışında ve üretimden yoksun bir
politika hakim. Bu projeye destek verilecek olursa ve seri üretime geçilirse
ülkemizin enerji ithalatında düşünüşü hep beraber izleme fırsatı buluruz.
Ayrıca benzer proje Afyon Kocatepe Üniversitesi Teknoloji Fakültesi öğrencileri
tarafından da yapılmıştır, gösterime sunulmuş ama maalesef seri üretim adına
herhangibir teşvik sunulmamıştır. Her ne kadar sanayileşme sürecine girilse de
ülkemizin mutlaka bir sanayi politikası oluşturması ve iç tasarruf oranlarının
bu şekilde radara sokulması
kanaatindeyim.
Sonuç olarak bir makaleden
edindiğim bir yazıyı da sizinle paylaşmak istiyorum.” Toplumu lükse ve aşırı
harcamaya yönelten başka şeylerin olduğu kesindir Kredi kartlarının dayanılmaz
hafifliği, post modern toplumlara öykünme lüksü, sosyal ilişkilerin giderek
körelmesi, geleneksel aile birliğinin bozulması ve yaşamın hızlı tüketim
alışkanlığı” gibi sosyal meseleler de aşırı tüketim ve lüks yaşamın
körükleyicileridir. “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder