Bildiğiniz üzere Türkiye’nin yıllar boyunca süregelen bir
cari açık sorunu var. Bu cari açığı en çok etkileyen etkenlerde hiç şüphesiz
enerji maliyetleri ve tasarruf oranlarının az olmasıdır. Enerji kaynaklarında
dışa bağımlı olmamız ve faizler yüksek olmasına rağmen teknolojik ürünlere olan
merakımız ayrıca Türk insanının tüketim çılgınlığı bu cari açığı gün geçtikçe
arttırmaktadır.
Cari açık bir ülkenin aynı zamanda tasarruf açığıdır.
Tüketimlerin fazla olması bir yandan ülke ekonomisindeki canlılığı arttırsa da
diğer yandan cari açık sorununu hiç şüphesiz daha çok arttırmaktadır. Gelişmiş
olan ülkelere baktığımız zaman genellikle Asya ülkelerinde tasarruf oranları
oldukça fazladır. Temel neden ise o bölgede çalışma koşulları ve sosyal
güvenceler her birey için oldukça uygun ve sorunsuzdur. Geçen günlerde Maliye Bakanı Sn. Mehmet
Şimşek yaptığı bir açıklamada ‘Geçen sene Türkiye’de 100 lirası olan bir
vatandaş bunun 87 lirasını harcamış ve 13 lirasını tasarruf etmiştir’ dedi.
Bu gelişmiş ülkelerle kıyaslanacak olursa, gelişmiş ülkelerde vatandaşlar her
100 liranın 67 lirasını harcıyor. Bu durum şunu gösteriyor bize: Gelişmiş
ülkelerde yüksek seviyelere ulaşanhayat standartlarının var olduğu, halkın
bilinçli bir şekilde tükettiği ve aynı şekilde tasarruf yaptığı ima ediliyor.
Ayrıca hane halkının geliri adaletli bir şekilde şekilleniyor. Peki bu durum
nasıl giderilmeli? Ülkemizdeki tüketim çılgınlığı nasıl son
bulmalı?
Gerek hükümet gerekse merkez bankası tasarrufları arttırmaya
yönelik politikalar uygulamakta. Hükümet vergi oranlarını yüksek tutup,
özelleştirmeler ile kamu harcamalarını daraltıcı uygulamalar yapmakta, merkez
bankası da uyguladığı daraltıcı para politikası ile hem cari açığı dengede
tutmak istiyor diğer yandan enflasyonu düşürmeye çalışıyor ve ülke ekonomisinin
gidişatına göre para politikası araçlarını kullanarak döviz kurunu revize
ediyor. Bu çerçevede bakacak olursak iktisat otoriteleri uyguladıkları
politikalarla ekonomiyi güçlendirmeye ve ileri seviyelere getirmeye çalışıyor.
Yalnız halkın bilinçsizce tüketmesinin önüne geçmekte ve tasarruf oranlarını
arttırıp bu tasarruflar ile yatırımları finanse etmekte maalesef bir etki
yaratamıyor. Yeri gelmişken söylemekte yarar var; yatırımlareğer tasarruflarla finanse
edilemiyorsa bu da bir cari açık nedenidir.
Bu tüketim çılgınlığının çözülebilmesi ve önüne geçilmesi
için halkın bilinçlendirilmesi, hayat standartlarının yükseltilmesi, girişimci
gençlerin artması en temel belirleyiciler olarak gösterilebilir. Eğer
bu standartlar uygulanır ve ileri seviyelere yükseltilirse ve ek olarak
yenilikçi fikirler ile bilim, teknoloji ve sanayi alanında iyi noktalara
gelinirse ülke ekonomisi için oldukça elverişli bir sürecin başlaması hiç
kaçınılmaz bir durumdur.
Ülkemizde hane halkının %20’sinin tasarruf yapma imkânı
maalesef yoktur. Bu durum ciddi bir gelir yetersizliği ve yaşam standartlarının
elverişsiz olduğunu belirtir. Genellikle asgari ücretle çalışan bireyler ülke
şartlarında sadece kendisine ve ailesine yetmektedir hatta ek iş yapıp geçimini
zor karşılamaktadır.
Ülkemizdeki gelir adaletsizliği ve yaşam
koşullarının kısmen elverişsiz oluşu tasarruf oranlarının neden düşük olduğunu
belirleyen etkenler arasında neredeyse ilk sıralardadır. Hayat pahalılığı
borçlanma oranlarının artmasına, borçlanma oranlarının artması da maalesef
tasarruf oranlarını azaltıcı etkide bulunmaktadır.
Bu yüzden ekonomi büyüdükçe gelir dağılımının makul düzeye
getirilmesi için çalışmalar yapılmalı, hane halkına yönelik stratejik planlar
geliştirilmelidir. Aksi halde her geçen yıl yığılan bir cari açık ve tüketim
bolluğu Türkiye’de uzun dönemde kaçınılmaz krizlere yol açacaktır.
https://twitter.com/GkhnAktoprak
https://twitter.com/GkhnAktoprak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder