Yaklaşık
iki haftadır gündemde bulunan ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
her konuşmasında belirttiği “Başkanlık” sistemi ile ilgili yaptığım bir takım
araştırmalar sonucu bir yazı derledim. Amacım bu konu hakkında bilgilenmek ve
ekonomik açıdan ilişkilendirmek. Ama bu yazımda sadece siyasi açıdan derlediğim
bilgileri sizlere sunacağım. Bildiğiniz üzere bir ülkenin ekonomisi siyaset ile
bir bütün olarak ilerler. Siyasi her karar ekonomiyi etkileyebilir ama ekonomik
her karar siyaset kavramını etkilemeyebilir. Önemli olan siyasetin ekonomiyi
istikrarlı bir düzeyde işletmesidir. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de
ekonomik, sosyal ve siyasal konular gündemde oldukça yoğun işlenmekte. Özellikle
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu durum daha yoğunluktadır.
Başkanlık
sistemi ile ilgili bilmemiz gereken ve gerektiğine inandığım birkaç yazı
derledim. Bazı ülkelerin sistemlerini ele aldım ve konu ile irdeledim.
Öncelikli olarak Başkanlık Sistemi Nedir?
Sorusuna cevap vererek
başlayalım.
Başkanlık Sistemi; Yasama, yürütme ve yargı organları arasında
kati bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik
denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükümet
sistemidir. Başkanlık sistemi, “başkanlık hükümeti sistemi” olarak da
adlandırılmaktadır.
Günümüzde bu sistemi en iyi şekilde kullanan ABD, başkanlık
sistemi ile yönetilmektedir. ABD siyasi ve ekonomik başarısını günümüzde de
hala sürdürmektedir. Bu başarısının altında yatan etkilerin ilk sıralarında
siyasi istikrar ve hakim olduğu global ekonomi yatmaktadır.
Başkanlık sisteminin temel unsurları:
-Başkan,
halk tarafından doğrudan ve dolaylı olarak belirli bir süre için seçilir. Bu
süre hiçbir biçimde parlamento tarafından kısaltılamaz ve fesih edilemez.
-Kuvvetler
ayrılığı kesin bir biçimde uygulanır. Devlet organlarının eşgüdüm içinde
aksamadan çalışması için fren ve denge sistemiyle organların yetki ve güç suiistimali
engellenir…
-Hükümet üyeleri başkan
tarafından seçilir ve azledilir. Başkan hükümet üyelerinin düşüncelerine uymak
zorunda değildir. Hükümet üyeleri yasama organı içinden Başkan tarafından
seçilebilir ancak seçildikten sonra yasama organı üyeliklerini sürdüremezler.
-Devlet başkanı, hükümet
başkanı ayrımı yoktur.
-Başkan görevi ile
alakalı işlerden ötürü sorumsuzdur.
Başkanlık sisteminin iyi işlemesi için gerekli
olduğu ileri sürülen koşullar şunlardır:
-Başkanın
yasama organını feshetme yetkisi olmamalıdır.
-Başkana
yasaları veto edebilme hakkı tanınmalıdır. Başkanın vetosu da yasama organının
özel çoğunluğu tarafından aşılabilmelidir. Örneğin 3/5 veya 2/3 gibi.
-Başkan yasama organının üyesi olmamalıdır.
Başkanlık Sistemini Benimsemiş Diğer Dünya
Ülkeleri ve Şekilleri:
1.) ABD ve Başkanlık Sistemi
ABD’de yürütme organı Başkan, yasama organı iki meclisli Kongredir
(Temsilciler Meclisi ve Senato). Başkan Kongreyi feshedemediği gibi Kongre de
başkanı istifaya zorlayamaz..
Başkan 4 yıllık bir süre için başkan yardımcısı ile birlikte seçilir.
Ülkede koşullar ne olursa olsun bu süre değiştirilemez. Başkan sadece iki devre
(4+4) seçilebilir.
Başkan olmak için dört anayasal koşul vardır:
1.
ABD’de doğmuş olmak
2.
ABD vatandaşı olmak
3.
35yaşında veya üstünde olmak
4.
14 yıldır ABD’de ikamet ediyor olmak.
2.)Fransa ve YARI BAŞKANLIK Sistemi
Durum bu ülkede biraz farklıdır. Çünkü Yarı başkanlık sistemi,
hükümet başkanı ve reisicumhur (Cumhurbaşkanı) arasında yürütme yetkilerinin
paylaşıldığı, yasama ve yürütmenin işbirliği içinde çalıştığı kati kuvvetler
ayrılığının olmadığı bir hükümet sistemidir. Bu sistemde de Reisicumhur umumi
rey(Genel Oy) ile kamu tarafından seçilmekte ve hükümet ulus meclisi önünde
mesul sayılmaktadır.
Fransa’nın uyguladığı bu sistemde parlamenter
rejime göre esas farklılıklar şunlardır:
1 - Klasik parlamenter rejim Cumhurbaşkanına sembolik görevler
yüklediği halde, yarı başkanlık sisteminde yetki sahası daha geniştir. Mesela
meclisi dağıtabilme, referandum isteyebilme, anayasa konseyi üyelerini nakil ve
anayasanın 16 maddesi gereği olağanüstü vaziyet ilan ederek yasama, yürütme ve
hatta yargı gücünü elinde toplayabilmektedir.
2 - Reisicumhur, hariç siyaset ve savunma konularında da ağırlığa
sahiptir.
3 - 7 sene için seçilen Reisicumhur vatana ihanet dışında mutlak
bir sorumsuzluk taşımaktadır.
Kanunları onaylayan Parlamento, hükümeti
denetleme ve düşürebilme yetkisine sahip olduğu halde, Cumhurbaşkanına karşı
denetleme yönünden her hangi bir yetkisi yoktur.
3.)Latin Amerika ve Başkanlık Sistemi
Başkanlık sistemi dendiğinde olumsuzlukların yaşandığı ülkeler
buradadır.
Başkanlık sisteminin olumsuzlukları ve demokrasi dışı uygulamaları
için çoğunlukla Latin Amerika ülkeleri örnek gösterilir. Bu ülkeler arasında en
uzun süredir başkanlık sistemini uygulayan iki ülke 1949 yılından beri Kosta Rika
ve 1958 yılından beride Venezüella’dır. Kolombiya 1974, Peru’da 1979′dan dan
beri sivil hükümetlerle başkanlık rejimini uygulamaktadırlar.
Arjantin, Uruguay, Brezilya ve Şili olmak üzere birçok Latin
Amerika ülkeleri Başkanlık sistemlerini demokratik bir biçimde 1980′li yıllarda
canlandırabilmişlerdir. Diktatörlüğün Güney Amerika’daki kalesi olan Paraguay,
1989 da başkanlık demokrasisine geçmiştir, darbeye çok açık olan bu rejime
Sandinista koruması altındaki 1990′da oluşturulan Nikaragua demokrasisini de
örnek göstermek mümkündür.
Aslında Ekvator, Bolivya, Honduras, Guatemala ve Dominik
Cumhuriyetleri’nde de durum çok farklı değildir. Bu ülkelerde başkanlık
sisteminin, daha doğru deyimle demokrasinin başarısızlığında ekonomik durgunluk,
eşitsizlikler ve sosyo-kültürel geçmiş rol oynamaktadır. Bu devletlerde,
seçilen başkanların, demokratik kurumların güçleri, hiçbir zaman ordunun
siyasal yapı üzerindeki gücüne erişememiştir. İktidar mücadelesi, halktan kopuk
küçük azınlıklar arasında ve ordunun güdümünde geçmiştir.
Bu ülkelerin yürütemedikleri başkanlık sistemi yerine parlamenter
sisteme geçmeleri gerektiğini ileri süren görüşler de parti modelleri gerekçe
gösterilerek eleştirilmektedir. Parti disiplinin gelişmediği bu ülkelerde parlamenter
sistemin daha büyük bir kaos yaratacağı ileri sürülmektedir. Örneğin,
Brezilya’da milletvekillerinin çok sık parti değiştirdiği, parti kararlarına
karşı oy kullandıkları bilinmektedir.
4.)Venezüella Başkanlık Sistemi:
Demokratik sistemin uzun süredir kesintiye uğramadığı ve başkanlık
sistemi ile yönetilen Venezüella ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Bu ülkede
demokrasi, baskıcı bir diktatörlüğe karşı mücadele eden solcu işçi
liderlerinin, muhafazakâr işadamları gruplarına kadar farklı güçlerin geniş bir
koalisyonu sonucu ortaya çıkan uzlaşmayla doğmuştur. İstikrarın arkasında
petrol, kahve ve şeker gelirlerinin demokratik bir ortam içinde özel sektörü geliştirirken,
orta sınıfa ve çalışan kesimlere ayrıcalıklar getiren önemli mali kaynaklar
sağladığı belirtilmektedir. 1958′de başlayan demokratikleşmeyle birlikte ülkede
bütçenin üçte biri sosyal programlara, diğer üçte biri ekonomik kalkınma
projelerine harcanmıştır. Günümüzde ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalsa da
ülkede rejim açısından büyük sorunlar yaşanmamaktadır.
Başkan 5 yıllık bir süre için doğrudan halkoyuyla seçilmektedir. Üst
üste iki dönem görev yapamamaktadır. Yürütmenin başı ve silahlı kuvvetlerin
başkomutanıdır.
Senato ve Temsilciler Meclisi olmak üzere Ulusal Kongre ülkenin yasama organıdır. Ülkede güçlü iki büyük parti bulunmaktadır. Yasama organının çoğunluğunu oluşturan partiler genelde Başkanın kararlarını desteklemişlerdir. Başkanlık sisteminin işlemesinde siyasi partilerin büyük özverileri olmuştur. 1958′de seçim öncesi siyasi parti liderlerini imzaladıkları antlaşma “Punto Fijo” sadece ülkenin zorlu geçiş yıllarını atlatmasını değil, etkileri ile uzlaşmayı Venezüella siyasal kültürünün önemli bir yapıtaşına dönüştürmüştür.
Senato ve Temsilciler Meclisi olmak üzere Ulusal Kongre ülkenin yasama organıdır. Ülkede güçlü iki büyük parti bulunmaktadır. Yasama organının çoğunluğunu oluşturan partiler genelde Başkanın kararlarını desteklemişlerdir. Başkanlık sisteminin işlemesinde siyasi partilerin büyük özverileri olmuştur. 1958′de seçim öncesi siyasi parti liderlerini imzaladıkları antlaşma “Punto Fijo” sadece ülkenin zorlu geçiş yıllarını atlatmasını değil, etkileri ile uzlaşmayı Venezüella siyasal kültürünün önemli bir yapıtaşına dönüştürmüştür.
Tüm bu bilgilerden sonra başkanlık sistemi hakkında kafanızda bir
takım gelişmeler meydana geldiğine inanıyorum. Şimdi ise işin Türkiye boyutunu
değerlendirmekte yarar var.
Bilindiği
gibi ülkemizde sürekli siyasiler arası bir çekişme söz konusu. Bu nedenle halk maalesef
birlikten uzak bir görüntü sergiliyor. Demokrasi adı altında “iyi-kötü
ayrımı yapmadan” hükümeti ve muhalefeti suçlayan 2 farklı kutup oluşuyor. Bu da
beraberinde karışıklık ve kutuplaşmayı getiriyor. Mesela: Sağ- Sol kavgaları,
Atatürkçü-Dinci ayrımı, Komünist – Milliyetçi Ayrımı v.s…
Bu sebepleri toparlayacak olursak ülkemizde
Başkanlık Sistemi şu nedenlerden dolayı getirilmek isteniyor diyebiliriz. İşte
o nedenler:
1.)Siyasi istikrar isteği:
Ülkemizde
maalesef ki bir siyasi istikrar yok. Bunun nedeni kutuplaşmalar. Bir hükümetin
yaptığı projeyi devamında gelen hükümet sürdürmüyor, yeni projelere kalkışıyor
bu da beraberinde işin proje aşamasını geçmesi durumunu doğurmuyor. Hükümetlerin
sürelerinin kısa olması da bir projenin hayata geçmesini engelleyici büyük
faktörlerden biri.
2.)Hızlı Gelişme ve İyi Sonuç:
Bilindiği
gibi şu an kullandığımız sistemde bir işin gelişmesi ve sonuçlandırılması için
birçok mencinin onayı gerekli. Bu da işi güçleştirmekte ve cıvın kını çıkarma
noktasına getirmekte. Dünyanın çok hızlı gelişen gelişmelerine karşılık yavaş
kalmak ülke olarak bizleri ileriye taşımamakta ve Atatürk’ün de dile getirdiği
“Muasır Medeniyetler Seviyesine” bizi ulaştırmamaktadır. Bunların dışında yani
kriz dönemlerinde kararın erken alınması gerekliliği de başkanlık sisteminin
yararlarından biri.
3.) Tarihimiz Başkanlık Sistemine Gayet Uygun:
Tarihimiz
yani Hunlardan bu yana Türkler sürekli olarak bir Han, Hakan, Padişah, v.s… ile
yönetildi. Zaten birçok büyük devletin yönetim şekli bu idi. Bu olmasa bile
buna benzer sistemlerdi. Padişahlık, Krallık dönemi bitti. Bu nedenle ki artık
daha demokratik ve etkili sistemler aramak zorunluluğu doğdu. Başkanlık sistemi
ise hem demokrasiyi hem de bu eski yönetim biçimlerinin harmanlanmasından
doğdu. ABD’nin Osmanlı İmparatorluğunun ve Bizans’ın bu kadar uzun ömrünü
araştırırken farkına vardığı ve geliştirdiği ayrıca demokratikleştirdiği bu
yönetim biçimi insanları kaostan uzak ve kaliteli yaşamaya yöneltti. Kısacası
biz Türkler devlet kültürüne sahip bir milletiz. Bunun yüzünden bağımsızlık
bizim için çok önemli bir mesele. Ayrıca “Milli Şef” dönemi olarak bildiğiniz o
dönemin de başkanlık sistemine çok yakın bir sistem olduğunu söylemeden
edemeyeceğim.
4.)Başkanlık Sistemi Darbeye Engel olur ve
Diktatörlerin Oluşmasını Engeller:
Türkiye’nin
ne zaman iyileştiğine tanık olsak darbe yiyoruz. Bazı güçler bunu sağlıyor maalesef.
Devlet içinde vatan sevgisi az olan kişilerden derledikleri bazı insanları
“Seni devletin başı yapacağız” vaadi ile kandırıp bu vatana karşı bu millete
karşı kullanıyor. Bunun önüne geçmek ve bunu yapanların deşifre edilmesi için
getirilmesi gerek sistem başkanlık sistemidir. Ayrıca bu sistem diktatörleri de
engeller. Sanıldığı gibi diktatör oluşturmaz. Aksine bunu engeller. Çünkü
Türkiye’de oyların ortalaması %30 sol %70 sağ şeklindedir. Başkanlık
sistemini savunanların ileride bir sol diktatörün doğmasını ve ülkenin
karışmasını ileri sürmektedir. Ama tabi ki bunlar sadece bir varsayımdır.
Peki… Başkanlık sistemine karşı olanlar neden karşı?
İşte bu sorunun detaylı cevabı:
1.)Dikta rejimi kurulabilir:
Bunu
düşünenler Türkiye’nin yürütme ile yasamanın birbirine karışmasına böylece
yürütmenin fiilen üstünlüğüne sebep olacağını düşünmektedirler. Demokrasi
sistemimizin başkanlık sistemini kaldıramayacağını daha çok demokratik adımdan
sonra bunun gerçekleşebileceğini dile getirmektedirler.
2.)Parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık
sistemi çalışmaz:
Bu
başlığı atarken şunu düşündüm. Osmanlı zamanında veya daha evvel bizim parti
geleneğimiz mi vardı da cumhuriyet ile birlikte bir anda bunu benimsedik?
Gelenek demek önceden var olmuş demektir bir anlamda. Aslında bu cümle her şeyi
kanıtlar nitelikte fakat ben bu görüşü de sizler için açıklayayım.
Kıta
Avrupa’sı ve Türkiye gibi ülkelerden farklı olarak, ABD’de Demokrat ve
Cumhuriyetçi partiler disiplinli bir yapıda değildirler. Hatta bir anlamda “no
party system” ABD siyasi sisteminin
belirleyici özelliğidir. Kıta Avrupa’sındaki tüm parti sistemlerinden farklı
olarak, ABD partileri arasında ideolojik ayrılık yoktur, tek bir liberal
partinin içindeki eğilimler olarak nitelendirilebilir. Bu ülkede partili
parlamenter parti grup kararları ile bağlı olmadıkları için, Başkanlar ve kongre
çoğunluğu farklı partilerden olsalar da yasama-yürütme arasında işbirliği
sağlanabiliyor. Bu da iki güç arasında denge kurulmasını kolaylaştırmaktadır.
Onun içindir ki, disiplinli partilere dayalı bir siyasi hayatta, ABD tipi
Başkanlık rejiminin uygulanması daima askeri darbelere yol açmıştır.
3.) ABD dışında sürekli bir uygulaması yoktur:
Başkanlık
sisteminin ABD dışında sürekli bir uygulaması yoktur. Bu sistem, tamamen ABD
gibi pek çok dengelerin bir arada bulunduğu federal yapılı bir devlette, üstelik
ekonomik açıdan hayli güçlü liberal bir ülkede uygulanma zemini
bulabilmektedir. Diğer ülkelerdeki başkanlık sistemi örneklerinin hepsi
kesintiye uğramaktadır ve demokratik niteliklerden kopuktur.
4.)Parlamenter sistem tıkanmamıştır:
Sistemin
reforma ihtiyacı vardır. Tıkanıklar parlamenter sistemden kaynaklanmamaktadır.
Başkanlık sistemi arayışları Türkiye’nin parlamenter rejimle edindiği
deneyimleri ve ödediği bedelleri yok saymaktadır. Başkanlık sistemi yasamanın
sorunlarını çözememektedir, sadece yürütmeyi güçlendirir, Türkiye’nin temel
sorunu yasamanın görevlerini tam anlamıyla yerine getirememesidir.
Umarım
anlaşılır ve sade biçimde sizlere sunmuşumdur. Sizlere sunduğum bu yazıyı şu
kaynaklardan derledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder