Dile derman, dine derman, bedene derman, hayata derman..
Sonsuzluğun olmadığı bir dünyadan bahsediyoruz. Sebepsiz
dalgalanmalarla kendimizi hırpalamak bize daha hoş geldiği ve dönemin ayak
uydurduğu “çağ” denilen, “günümüz” denilen kapalı kutularda sıkışıp kalan
zavallı insan portresine sahip olmak gibi bir huy edinmişiz kendimize. Aslında
sebebi nedir biliyor musunuz? İçten pazarlık denilen bir lanetin sürüklediği
lüks tutkusu kısacası para. Yılların verdiği bereketsizliğin sonucu ülkem
insanının bir anda lükse düşkün bir hal alması. Ne kadar acı verici ve
düşündürücü bir durum.
Bunları neden söylüyorsun bilmiyor muyuz? Diyebilirsiniz. Evet,
hepiniz biliyorsunuz ama hiçbiriniz üretmek için çaba sarf etmiyorsunuz,
okumuyorsunuz, araştırmıyorsunuz, sormuyorsunuz. Tasarruf denilen kelimeden
haberiniz de yoktur bekli. Neyse temel meselemiz üretim ekonomisi aslında.
Üreten bir ekonomi yaratmak.
M.Kemal Atatürk bir ekonomik enkazı alarak, o enkazın
temelini İzmir İktisat kongresinde çiftçilerle buluşarak inşa etti. Çiftçi
diyorum ülke ekonomisinin temel taşı ve temel dizaynı da diyebiliriz. Bu
ülkenin Milli Tarım Politikası kapsamında gelişebileceği, ihracat odaklı bir
gıda sirkülasyonunun yaratılabileceği ve sonrasında da katma değer
yaratabilecek ürünler üretilerek asıl gelinmek istenen noktaya gelinebileceği
herkesçe tahmin edilebilecek bir durum. Ama şuan gelinen nokta; ithalat odaklı
bir yaşam tarzı.
Dünyada üretmeden bir yere gelen bir devlet örneği yoktur.
Akaryakıt zenginlerinden bahsedebilirsiniz. Sömürü ülkeleri haricinde genel
olarak yoktur. Bu sebeple üretim odaklı bir ekonomi politikası yaratmamız
gerektiği, enflasyonla birlikte faizi de aşağı doğru çekmeyi hedef olarak
görmeli ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz. Kriz dönemlerinde bir yıllık kira
mı? Yoksa bir yıllık faiz mi? diye düşünmemeliyiz. Asıl odaklanmamız gereken
nokta; yatırım, üretim, inovasyon, tasarruf ve yeşil bir çevre olmalı.
Üretmeyen devletler yok olmaya mahkumdur sözünü kendimize ilke edinmeli ve
değerli yatırımcılarımızın AR-GE harcamalarını arttırmaya yönelik teşvikler
sunmalıyız.
Gelecekte ekonomi politikalarında enflasyon, dolar, euro,
cari açık, ithalat gibi ekonomik kavramları daha az duymak ümidiyle.
Konu başında vurguladığım dörtlü, hayatımızın yönünü
değiştirmeye yönelik bir ilaç olması dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder