Genel anlamda baktığımızda likidite yönetimi gerçekleştiren
merkez bankası, piyasadaki kısa vadeli faizlerin kendi belirlediği faizlere
yakın olmasını sağlamak için likidite yönetimi yapmaktadır. Faiz oranlarında
meydana gelen değişiklikleri gerçekleştirebilmek için etkin bir zorunlu
karşılık oranı politikası uygulamaktadır.
Likidite yönteminde kullanılan bir diğer araç reeskont
oranlarıdır. Reeskont oranları, merkez bankasının dönem dönem başvurduğu
likidite araçları içerisinde yer alır. Senetli alışverişlerin çok fazla
yapıldığı, ticari hayatta çek kullanımının nispeten düşük olduğu ekonomilerde
reeskont oranları etkilidir. Açık piyasa işlemlerinde özellikle repo ve ters
repo araçları etkindir. Merkez bankası likidite yönetiminde efektif olarak repo
ve ters repo işlemlerine de yer verir.
Faiz; merkez bankasının elindeki en önemli araçlardan
biridir. Faiz politikası birçok merkez bankaları tarafından sıkça kullanılır.
Faize keynesyen teorisi üzerinden baktığımızda, reel sektör üzerinde faizlerin
çok büyük etkisinin olduğu görülür. Diğer taraftan ücretler üzerindeki etkisi,
enflasyon oranı üzerindeki etkisi ve ödemeler bilançosu üzerindeki etkisi de
sıralanabilir. Yani faizler makroekonomik değişkenlerde oldukça etkili bir
kavramdır. Merkez bankası faizleri değiştirerek GSYİH , döviz kuru ve enflasyon
üzerinde etkide bulunur. Merkez bankası faize bu kanallarla odaklanır. Ayrıca
merkez bankası bankalardaki mevduat faizine, kredi faizine, devlet iç borçlanma
faizine doğrudan bir etki yapamaz.
Kısa vadeli faiz, bankaların kendi aralarında uyguladıkları
faiz ya da bankaların merkez bankası ile fon alışverişinde uygulanan faizdir.
Kısa vadeli faiz oranına merkez bankasının doğrudan müdahale etme hakkı yoktur.
Merkez bankası bankalarla fon alışverişinde bir faiz oranı belirler. Bu faiz
oranını değiştirip bankaların kendi aralarındaki fon alışverişlerini etkilemeye
çalışır. Mesela merkez bankası faiz oranına %8 der, teknik olarak diğer
bankalarda bu faiz oranından etkilenir.
Merkez bankası faizleri belirlerken borç alma ve borç verme
faizini kullanır. Bu ikisi arasında kalan mesafeye de faiz koridoru denir yani
borç verme faizi %9, borç alma faizi %6 ise bu arada kalan %3 lük kısım faiz
koridorudur.
Borç verme faizi; bankalar merkez bankasına müracaat ettiği
zaman merkez bankasının uyguladığı faiz oranıdır. Borç alma faizi ise;
bankaların merkez bankasına fonlarını yatıracağı zaman uygulanan faiz oranıdır.
Borç verme faizi her zaman borç alma faizinden yüksek olmalıdır. Bu faiz
oranları genellikle likidite sıkışıklığı ve bolluğu olunca uygulanan faiz
oranlarıdır.
Merkez bankası faiz oranlarını bilindiği üzere piyasa
koşullarına göre belirler. Faiz oranlarını değiştirmek istiyorsa enflasyona,
döviz kuruna, yabancı sermaye girişi ve çıkışına, cari açığa bakar. Piyasa
gidişatına göre merkez bankası daha önceden de bahsettiğim gibi faiz koridorunu
kullanır. Şartlara göre faiz koridorunu aşağı ve yukarı yönlü kaydırır.
Şartlara ve uyguladığı birçok politika neticesinde merkez
bankası bazen faiz koridorunu genişletme ve daraltma yoluna da gidebilir. Merkez
bankası borç verme faizini yükseltir, borç alma faizini sabit tutarsa büyük
ihtimal piyasalarda bir enflasyonist baskı var demektir. Yani borç alma faizini
sabit tutarak yabancı sermaye girişinin döviz kurları üzerindeki etkisini
minimize eder diğer yandan borç verme faizini yükselterek enflasyonu düşürmek
ister.Borç verme faizini sabit tutar borç alma faizini aşağıya çekerse eğer
burada da cari açığın yüksek oluşundan reel kur girişini arttırıp durumu
düzeltmeye çalışır.
Görüldüğü üzere merkez bankasının uyguladığı faiz politikası
biraz karışık olsa da faiz oranlarını birçok mekanizma dâhilinde belirli
aşamalarla ve ekonometrik analizlerle en ince ayrıntısına kadar piyasa koşulları
neticesinde kademeli olarak indirmeye ve arttırmaya çalışır.
https://twitter.com/GkhnAktoprak
https://twitter.com/GkhnAktoprak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder