Günümüzde tüketimin aşırı derecede özendirilmesi sonucu,
insani ve ahlaki değerler aşınmakta; kültürel ve manevi zenginliklerden yoksun,
çevreye karşı duyarsız, başkalarının açlığına ilgisiz kimi insan tipleri
oluşmakta ve bu insanlar mutluluğu sırf tüketimde arar hale gelmektedir.
Aşırı ve dengesiz tüketim, insani ve ahlaki değerleri aşındırmakla
beraber; gezegenimizin potansiyel
kaynaklarını da yok etmekte, çevremizde adeta çöplükten dağlar oluşmakta, ormanlar
yok edilmekte, nehirler, sular ve hava kirlenmektedir.
Çok üretmek ve çok kazanmak için aşırı tüketimin gerekli
görülmesi nedeniyle başta reklam olmak üzere çeşitli iletişim araçları
kullanılarak yapay ihtiyaçlar oluşturulmakta; bu durum ise gelir dağılımında
dengesizliklere yol açmakta, fakir ve yoksulların sayılarını hızla artırmakta,
insanların değer ölçülerini değiştirmekte, tüketimiyle öne çıkarak gösteriş
yapan ve lüks içinde yaşayan insanlar özenilir olmaktadır.
Aynı şekilde adeta insanların yaşamlarıyla özdeş hale gelen
ve bilinçsizce kullanılan kredi kartları
ve tüketici kredileri tüketim çılgınlığını körüklemekte ve birçok insan
gelirinin üzerinde borçlanarak harcamasını özellikle faiz ödeyerek
gerçekleştirmektedir. Hatta kimileri birkaç yıl sonrasına ait gelirlerini
bugünden tüketmekte, geleceklerini ipotek altına aldırmaktadır.
Diğer yandan her geçen gün ihtiyaç olmayan ürünlerin
sayıları hızla artarken, tasarrufa yönelmek de neredeyse imkansız hale
gelmektedir. Çünkü insanlar gün geçtikçe, daha önce gereksiz gördükleri ve
ihtiyaç duymadıkları kimi ürünleri kısa bir zaman sonra farkında olmadan
tüketir olmaktadır. Kimse tüketmekte olduğu bu ürünlere gerçekten ihtiyacı olup
olmadığını sorgulamamaktadır.
Kısaca günümüzün tüketim anlayışı insanı ekonomik boyuta
indirgemekte, tüketim bağımlısı yapmakta, dayanışma, muhtaçlara yardım ,
tabiatı koruma , israf ve gösterişten sakınma, hakkından fazlasını almama gibi
dini ve ahlaki erdemleri aşındırmaktadır.
Bu bakımdan gerek bireysel gerekse toplumsal hayatımızda
günümüz tüketim kültürünün getirdiği bu ve benzeri olumsuzluklara son vermek,
tüketime değil; dengesiz,savurgan ve gösterişe dayanan tüketim çılgınlığına
karşı ahlaki ve manevi rezervler oluşturmak büyük önem arz etmektedir. Bunun
için bir yandan reel ihtiyaçları karşılamak için üretimi teşvik ederken; diğer
yandan da varlıklarının, tüketimde israftan sakınıp tasarruf ederek, fakirlere,
yoksullara gönüllü olarak gelir transferi yapmalarını sağlamak gerekmektedir.
Çünkü tüketim bir amaç değil, araçtır. Amaç ise insanın ve toplumun mutluluğudur.
Tüketimin mutlaka bir ölçüsü ve ahlaki normları olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder